Geçtiğimiz günlerde MDM Sanat Galerimden günün yorgunluğunu da yanıma alarak can dosttum Nilüfer Hanımın yanına uğradım. Her zaman keyiflidir, onda asla negatif bir hal bulamazsınız. Yavaş yavaştan müziğin namelerine eşlik ediyor ve biraz da duygusal bir hali vardı. Oturdum koltuğa biraz can dostumu izledim. Sonra sordum şarkı bitince.
Nilüfer hanım hayırdır dedim?
Gayet güler yüzlü iyiyim hocam dedi.
Sonra bana hocam, Mustafa Kemal Atatürk’ün yazdığı bir şiir var onu okudun mu dedi?
Hayır okumadım üstelik bilmiyorum dedim, oysa okumayı seven biriyim.
Mustafa hocam bak sana dinleteyim dedi.
İlk önce sözlerini okudu. Çok ağır bir eser ama çok anlamlıydı.
Bu güzel eseri notlarımın arasına alarak gece evimde ki ofisimde araştırmaya başladım. Aslında böyle bir aşkı daha küçük yaşlarda duymuştum. Araştırdığımda çok acıklı bir hikâye ile karşılaştım. Hemen kalemime sarıldım ve bu acılar içinde geçen bu hayatı öğrendiğim kadarı ile sizlere aktarmak istedim.
Bilir misiniz yüz yılın dâhisi ve Türkiye Cumhuriyetimizin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bir yanda savaşlar ile mücadele ederken, diğer yanda aşk ateşinde yanıp kavrulduğunu neler hissettiğini biliyor muydunuz?
Mustafa Kemal Atatürk’ün her canlı gibi bir hayatı olduğunu acıları, sevinçleri, mutlulukları olduğu gibi canından çok sevdiği bir aşkı da varmış
Bu aşkın günümüze kadar uzanmasında ve öğrenilmesinde yaveri Salih Bozok’un defterine aldığı notlardan Fikriye Hanıma âşık olduğunu öğreniyoruz.
Mustafa Kemal Fikriye hanımı çok sevmesine rağmen annesi Zübeyde Hanımın vasiyetine uyarak Latife Hanım evlenmek zorunda kalır.
Atatürk Fikriye Hanıma olan aşkını asla kalbimden çıkaramaz.
Mustafa Kemal’i çok seven Fikriye Hanım ise onun Latife Hanım ile evlenmesinden sonra İstanbul’a taşınır. Mustafa Kemal’den ayrı kaldığı günlerde hep onu yaşar ve düşünür.
Fikriye Hanımın da Atatürk’e olan aşkı hiçbir zaman sönmez, onun yokluğuna bir türlü alışamaz ve intihar etmeden kısa bir süre önce Mustafa Kemal’i için çok anlamlı bir şiir yazar. Ne kadar anlamlı sevgi dolu ve çaresizliğini anlatır bu şiir de.
Benin gözümün nuru
Gönlümün efendisi
Gecemin ışığı efendim
Ciğer parem kanıyor, sanma ki dil yaresinden,
Aylardır öksüzüm, Fikriye derken can veren sesinden,
Döktüm payıma ne kaldıysa geriye, bi-çare Fikriye’den
Gel kurtar demeye kalmadı mecal, çektiğim bu çileden.
Çok mu gördün kuluna, bir namey-i neşretmey-i,
İsterdi kırık gönül, bir fırça ile resmetmey-i,
Tek dileğimdir hayata veda ederken, seni bir nebze görmeyi,
Nasip eder mi Tanrı bilinmez, ağuşunda ölmeyi.
Eylemem feryat, şekvacı ise hiç değilim,
Gidince esbab-ı hakikiye bilesin ki yine seninim,
Cennet de olsa yerim, her gece duanı beklerim.
(Fikriye)
Atatürk’e duygularını böyle ifade ederek bu güzel şiiri yazar Fikriye Hanım.
Mustafa Kemal ise uzun yıllar sonra hasta yatağında yatarken biricik aşkı Fikriye Hanım için bir şiir yazar. Bu güzel dörtlük onun nasıl bir aşk ateşinde yandığını hissedebilirsiniz. Mustafa Kemal’in hayatında ilk ve tek yazdığı şiirdir bu dörtlükten ibarettir.
‘’ İçsem de bir kadeh hayat iksirinden,
Zamansız ayrıldım, bilinsin Fikriye’den.
Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden,
Ümmi’di- aşkım saracak seni, cefakâr teninden.
(Mustafa Kemal)
İşte böylesine bir aşk içerisinde yaşayan Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ü birkaç gün sonra 104’cüsünü kutlayacağımız 23 Nisan Bayramını içerisinde onun ne kadar önemli bir lider olduğunu bir kez daha yaşayacağız. Bu anlamda tüm çocuklarımızın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramlarını yürekten kutlarım.
YORUMLAR