Para insanoğlunun yaşamında olmazsa olmaz nesnelerin en başında gelir. Çünkü parasız hiçbir şey olmaz. Fransız imparatoruve aynı zamanda bir asker olan Napolyon Bonapart, “Savaşı kazanmak için üç şey gereklid’argent, d’argent, beaucoupd’argent” yani “Gümüş, gümüş, çok gümüş”demiştir.
Bu söz dilimize “para para para” olarak girmiştir ve yeri geldiğinde sıklıkla kullanılır. Ayrıca çok önemli bir araç olan para ile ilgili dilimizde çok sayıda atasözü ve deyim yer alır kitüm bunlar paranın önemini vurgulamaktadır.
Para sözcüğü, Türkçeye, Farsça pâre“küçük parça” sözcüğünden geçmiş olup, para bir ülkenin madeni ve banknot sistemi içinde devletçe bastırılan ve ülke içinde ödeme aracı olarak kullanılan, üzerinde değeri yazılı olan, kağıttan ya da metalden yapılmış ödeme aracına denir.
Paranın gelişiminden kısaca söz edelim. İnsanlar henüz yerleşik düzene geçmeden önce avcılık-toplayıcılık döneminde kendi gereksinimlerini kendileri karşıladıkları için paraya gerek duymuyorlardı.Ancak, günümüzden 10. 000 yıl önce yerleşik düzene geçildiğinde takas (tranpa/barter) yöntemi doğdu. Değiş-tokuşta tahıl ürünleri, hayvanlar, aletler vs. gibi mallar para yerine kullanılmıştır. MÖ 3000’li yıllarda, Sümer çivi yazılı tabletlerinde ödünç alıp verme ve hububat ya da hayvana dayalı ödeme şeklinden söz edilir.
Yani kişiler sahip oldukları ürünlerin fazlasını diğer insanların elindeki farklı ürünlerle değiş tokuş ediyorlardı. Örneğin, giysi ihtiyacı olan biritarlasında yetiştirdiği buğdayla giysiyi takas ediyordu.Yakın zamana değin Anadolu’da özellikle köylere giden ufak tefek eşya satıcısı olan “çerçiler” mallarını yumurta, buğday un vs karşılığı satarlar yani değiş tokuş yaparlardı.Antik Ege dünyasında tahıl ürünleri, şarap, zeytinyağı, canlı hayvanlar, hayvan postları, üç ayaklı kazanlar, baltalar, şişler vb. para olarak kullanılıyordu. Amerika’da Kızılderililerde ve Afrika yerlilerinde deniz kabukları para yerine kullanılmıştır.
Paranın icadıyla ile ilgilibilgiyi, tarihin babası olarak bilinen MÖ 5. yüzyılda yaşamış Halikarnassoslu (Bodrum) Herodotvermiştir. Ona göre ilk madeni para yani sikke MÖ 620/630 yılında Anadolu’da Lidya Kralı Kroisoszamanında doğal olarak bulunan elektron adı verilen altın ve gümüş karışımı madendenbasılmıştı ve bakla biçiminde olup, arka yüzlerinde sadece çukurluklar yer alıyordu.Sikkenin Lidyalılar tarafından icat edilmesinden kısa bir süre sonra, sikke darbı önce İyonya’ya, sonra Küçük Asya sınırlarını aşarak Akdeniz çevresindeki ötekiülkelere hızla yayılmış ve sikkenin ağırlığını ve maden miktarını saptayan sikke sistemleri doğmuştur.
Sikkenin alım gücü şüphesiz metalin cinsine bağlıdır. Sikkeler elektron, altın, gümüş, bakır, billion, bronz madenlerinden sikkeler basılmıştır.İlk çağda sikke basma hakkı her kent devletinin elde etmeye çalıştığı bir ayrıcalıktı ve bağımsızlık göstergesi idi.
İlk sikkelerüzerinde basıldığı kentin sembolünü taşıyordu.Örneğin aslan Milet’in (Aydın-Didim), fok balığı Foça’nın (İzmir-Foça), arı Efes (İzmir-Selçuk) kentinin sembolüdür. Zaman içinde ön yüzlerde tanrı başları ya da kent yöneticilerin portreleri konmuştur.
Özellikle Roma döneminde ön yüzlerde imparator portreleri, arka yüzde tapınak, tiyatro vs gibi yapılar yeralmıştır. Bu sikkelerüzerinde tarih, basıldığı darphane, imparatorun adı ve ünvanı konmuştur. Roma döneminde imparatorluk sikkeleri yanında kent sikkeleri basılmaya devam edilmiştir. Bu sikkelerde kentlerinadları yazılmıştır.
Bizans döneminde de bu gelenek devam etmiş, ön yüzlerde imparator portreleri varken bir süre sonra Hz. İsa,Meryem büstleri ve özellikle arka yüzlerde dini yazılar yer almıştır. Yine darp yerleri yanında M, XX, gibi para birimleri konmuştur. Tüm bunlar arkeoloji bilimi için yazılı kaynak durumundadır ve nümizmatik-sikke bilim adlı bilim kolunun doğmasına neden olmuşlardır.
Osmanlılarda ilk sikke, devletin kurucusu kurucu Osman Bey (1299-1324) zamanında basıldığı söylense de ilk paranın gümüş sikke Orhan Bey zamanında 1326/27 yılında Bursa’da bastırıldığı kabul görür. İlk bakır para I. Murad döneminde, ‘sultanî’ adı verilen ilk altın para ise Fatih Sultan Mehmed döneminde 1477/78 yılında darp edilmiştir. Ancak bu yıllarda yüksek ayarından dolayı Osmanlı topraklarında kullanılan Venedik Dukası önemini korumaya devam etmiştir. Öyle ki Yavuz Sultan Selim döneminde hazinenin yüzde 74,81’i duka altınından oluşuyordu.
Madeni paranın altın vegümüş gibi değerli metallerden üretilmesi maliyeti artırıyor hem de taşınmasının çeşitli zorlukları vardı. Bu yüzden daha sonraki zamanlarda hem daha az maliyetli hem de insanların yanlarında kolayca taşıyabileceği kadar hafif olan kağıt paralar ortaya çıkmıştır. Tarihi kayıtlara göre, MÖ 118 yılında Çinliler deri para kullanmışlardır. İlk kağıtpara ise MS 806 yılında Çin’de ortaya çıkmıştır.Zaman içinde matbaaların da kurulmasıyla kâğıt para kullanımı tüm bölgeye yayılmıştır.Batıda kağıt paraların basılması ve kullanılması 17. yüzyılın sonlarına rastlamaktadır. Avrupa’da ilk kez 1661 yılında İsveç’te resmi kağıt para tedavüle girmiştir.
Osmanlı Devleti’nde ilk kağıt paranın kullanılması Abdülmecit tarafından 1840 yılında “Kaime-ı Nakdiye-ı Mutebere” bugünkü dille “Para Yerine Geçen Kağıt”ın çıkarılmasıyla olmuştur. “Kaime” adı verilen bu kağıt paralar matbaa baskısı olmayıp, elle yapılmış ve her birine de resmi mühür basılmıştır. Kaimelerin zaman içerisinde taklidinin kolaycayapılması ve kağıt paraya olan güvenin azalması nedeniyle 1842 yılından itibaren matbaada bastırılmaya başlanmıştır. 1915 yılında parada kimi değişiklikler yapıldı ve adı “Evrak-ı Nakdiye” olarak değiştirildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kağıt paraları ise 1927’de basılmıştır. Üzerinde Osmanlıca ifadeler bulunan bu paralar 1937’den sonra Latin harfleriyle basılmaya başlanmıştır.
Günümüzde ise çoğu ihtiyacımızı artık banka kartları yani plastik paralarla karşılıyoruz. Bankalar tarafından kart sahibine özel hazırlanan kartlar sayesinde artık kağıt para kullanımı da ortadan kalkmak üzeredir. Hatta banka kartlarının yerini sanal kartlar, kare kodlar almaya başladı. Belki yakın bir gelecekte klasik para kavramı tamamen ortadan kalkacaktır.
Yine bu bağlamda son yıllarda internet kullanımının yaygınlaşmasıyla birlikte para ve elektronik ticaret konusunda yeni kavramlar ve uygulamalar hayatımıza girmeye başlamıştır. Bunlardan biri de kripto paralardır. “Şifreli para” anlamına gelen kripto para internet aracılığıyla kullanılan sanal para birimini ifade eder. Kripto para teknolojisi, birbirinden bağımsız çok sayıda bilgisayarın bir ağ bütünü oluşturduğu bir ödeme sistemi üzerine kurulu olup, günlük yaşamda kullanılan parada olduğu gibi merkez bankası, darphane, özel ya da kamu bankaları benzeri belirli bir merkezi yok ve hiçbir kurumun kontrolünde değildir. Kripto paraların değeri, kullanıcılarının onu bir değiş tokuş ya da bir yatırım aracı gibi görmelerine göre belirlenir ve bu değer, piyasadaki anlık olarak arz ve talep koşullarına göre değişir.
Yazımızı MÖ 4-MS 65 yılları arasında yaşayan Romalı düşünür, devlet adamı, oyun yazarı LuciusAnnaeus Seneca’nın parayı güzel tanımlayan sözü ile bitirelim. “Para, zenginler için bir süs, fakirler için bir ihtiyaç, akıllılar için bir araç ve aptallar için bir fetiştir.”
YORUMLAR