Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ahmet Semih Tulay

UNUTULAN ANTİK ANADOLU DEYİMLERİ

Günümüzde kullandığımız atasözü ve deyimlerin kimileri çok eskilere hatta Antik Dönem’e değin iner. Bunun nedeni Anadolu’nun eski çağlardan beri birçok uygarlığa ev sahipliği yapması yanında üzerinde kurulan uygarlıkların birbirinin devamı olarak kesintisiz tarih sahnesinde yerini almış olmalarıdır. Bu uygarlıklardan kalan sayısız yapıt yanında söylenceler, özlü sözler ve deyimler günümüze değin gelmiştir. Bunların kimilerini bugün kullanıyor olmamız kültürel zenginliğimizin bir göstergesidir.

Bu yazıda antik Anadolu deyimlerinden unutulanlardan çok kısa açıklamalarıyla örnekler verilmiştir. Gelecek yazıda günümüzde kullanılanlardan örnekler verilecektir.

Alabanda Yanlışı: Alabanda (Aydın-Çine-Araphisar) kenti halkı olumsuz cümle kurarlarken sıklıkla hata yaparlar ve bir türlü düzgün cümle kuramazlarmış. Bu deyim metinlerdeki hataları tanımlamak için kullanılmıştır.

Bu Bir Thersites: Truva Savaşı’nda Truvalıların yanında çarpışan Amazon Kraliçesi Penthesileia’yı öldüren Akhilleus onun bir erkek değil çok güzel bir kadın olduğunu görünce üzüntüden ağlamaya başlar çünkü onun yiğitliğine hayran kalmıştır. Bu durumu gören ordunun soytarısı Thersites Akhilleus’a aşağılayıcı sözler söyleyince Akhilleus çirkin adamı bir yumrukta öldürdü. Antik Çağ’da çirkin, zekası az olan ve aynı zamanda utanmaz insanlara “Bu bir Thersites” denirdi.

Frigya Flütü Gibi: Flüt ya da kavalı icat eden Dinarlı Marsyas’tır.

Marsyas bir gün kent yakınlarında küçük bir göldeki kamışlardan bir müzik aleti yapar. Marsyas, yapmış olduğu kavalla öylesine güzel ezgiler çıkarır ki onu dinleyenler kendilerinden geçerler. Çok eski zamanlarda güzel sesler için “Frigya Flütü gibi” denirmiş.

İki Tanrı Yarışırken Beğendiğini Değil, Güçlü Olanı Tut: Aslında bu bir deyimden çok Frig atasözüdür. Kral Midas, Apollon ile Marsyas’ın müzik yarışmalarında hakem olur. Yarışmanın sonunda Midas birincinin Marsyas olduğunu söyler. Buna çok öfkelenen Apollon Midas’ın kulaklarını eşekkulaklarına dönüştürüverir. Midas gerçeği söylemiştir ama kimi zaman haklı olanın değil, güçlü olanın kazanacağını hesaplamamıştır. Bu olaydan sonra bu söz yaygınlaşmıştır.

İşe Kolophon’u Karıştırmak: Kolophon Kenti’nin (İzmir-Değirmendere) önemli donanması yanında çok güçlü atlı birlikleri vardı ve onlar girdikleri her savaştan yenilgisiz olarak çıkıyorlardı. Zamanla Kolophon’un süvari birlikleri o denli ün yaptılar ki başarı ile sonuçlanan işlerde kullanılan “bu işe Kolophon’u karıştırdı.” ya da “bu işe Kolophon’un atlıları karıştı.” deyimleri ortaya çıktı.

Kassandra: Bilicilik tanrısı Apollon Truva Kralı Priamos’un kızı Kassandra’ya kendisinin olması karşılığında bilicilik sanatının tüm inceliklerini öğreteceğini söylemişti. Tanrı ona bilicilik sanatını öğretir ama Kassandra verdiği sözü tutmaz. Buna çok kızan Apollon onu yaşamı boyunca söylediklerine hiç kimsenin inanmaması yönünde cezalandırır. Kassandra akıllı, ileri görüşlü olup da lafı dinlenmeyen kişi anlamında kullanılan bir sözcük biçimine gelir.

Katafrigian: Bizans İmparatorluğu Dönemi’nde Hristiyanlık yaygınlaştığında Frigya bölgesinin yerli halkı kendi inançlarından uzun süre vazgeçmediler. Burada yaşayan halklar hiçbir zaman tam olarak “Bizanslı” olmadılar. İşte bu nedenle Bizanslılar, Frigya Bölgesi’nde yaşayan halka Aptal/kalın kafalı/anlayışsız Frig anlamına gelen Katafrigian adını verirlerdi.

Kaunos Aşkı: Girit’ten Anadolu’ya gelip kendi adını taşıyan kenti kuran Miletos Büyük Menderes Nehir tanrısının kızı Kyane ile evlenir. Bu evlilikten Kaunos adında erkek ve Byblis adında kız olmak üzere ikiz çocukları olur. Byblis, kardeşine başka bir sevgi ile bağlıdır. Bir gün kardeşine sevgisini dile getiren bir mektup yazar. Böyle bir sevgiyi kabullenemeyen ve büyük bir öfkeye kapılan Kaunos çok uzaklara gider. Byblis ise üzüntüsünden gözyaşları içinde ölür ve bir pınara dönüşür. Eskiden umutsuz ve çıkar yolu olmayan aşklara “Kaunos Aşkı” adı verilirdi.

Korykoslu’nun Biri Dinlemiş: Ege’de Korykos Dağı (Kıran Dağı) eteklerinde yaşayan Korykoslular, korsanlıkla geçinen kişilerdi. Bu işte onların kendilerine özgü bir yöntemleri vardı. Çevredeki özellikle tüccar teknelerinin demirledikleri limanlara dağılarak oralarda konuşulanlara kulak misafiri olurlardı. Sonra belirledikleri tüccar teknelerini yağmalarlardı. Zamanla başkalarının işine burunun sokan, konuşulanları gizlice dinleyenlere “Korykoslu” denmeye başlandı. Bir kişi söylediği bir sözü saklayamaz ya da yaptığı bir iş ortaya çıkarsa bunun için “Bunu Korykoslunun biri dinlemiş” denirdi.

Kyme Akılsızlığı: Kyme (İzmir-Aliağa-Nemrut) halkı akılsızlıklardan dolayı alay konusu olmuşlardır. Çünkü kuruluşlarından tam üç yüz yıl sonra deniz kenti olma ayrıcalığının farkına varıp liman vergisi almaya başlanmışlar. Onların akılsızlığı sadece bu konuda değildi. Kymeliler yağışlı havalarda duyuru olmadan revakların sığınabileceklerini bir türlü akıl edemez, sürekli olarak ıslanırlarmış.

Menderes Tilkisi: Bir gün tilkiler Menderes kenarına inip suya doyduktan sonra karşı kıyılarda neler olduğunu merak edip oralara gitmeye karar verirler. Fazla ıslanmadan nerden geçeceklerini tartışırlarken içlerinde en tez canlısı “Ben size sığ yeri gösteririm” diyerek suya atlamış. Ama su hızla onu sürüklemeye başlamış. O uzaklaşırken ötekiler ardından “Hey nereye gidiyorsun, hani bize sığ yeri gösterecektin” diye bağırmışlar. Aceleci tilki uzaklaşırken bağırarak şöyle demiş: “Kentteki arkadaşımı görüp geleceğim. Beni bekleyin, akşama gelir size en sığ yeri gösteririm.” Bir işe düşüncesizce girip başarısız olanlara “Menderes Tilkisi” adı verilirdi. Tam da günümüzde kullanabileceğimiz bir deyim.

Misyalıların Eline Düştü: Antik kaynaklarda kuzeybatı Anadolu’da yaşayan Misyalıların savaşçı ve çok acımasız bir kavim olduklarını belirtilir. Söylendiğine göre; savaşta Misyalıların eline düşmek ölmek demekti. Yani kesinlikle kurtuluş yoktu. Bu nedenle antik devirde herhangi bir nedenle çaresizliğe ya da kötü duruma düşen insanlar için “Misyalıların eline düştü” deyimi kullanılırdı.

Nannakos’tan önce, Nannakos’tan sonra: Frig kralı Nannakos öğrendiği tufan felaketinden halkını korumak için gece gündüz gözyaşlarıyla tanrılara yakarıyor, dinsel törenler düzenliyordu. Sonunda tufan olayı gerçekleşti. Derler ki Nannakos’un gözyaşlarını akıtarak yapmış olduğu yakarışlar kabul olduğu için Nannakos’un ülkesi ve halkı bu yıkıma hiç uğramadı. O günden sonra Nannakos’tan önce ya da Nannakos’tan sonra deyimleri kullanılır oldu.

Phaselis Adağı: Phaselis (Antalya-Tekirova-İnceburun) Kenti’nin kurulduğu yer Kylabras adlı bir çobanın arazisi idi. Kenti kurmaya gelenler o sıralarda henüz para bilinmediği için çobana arazi karşılığı hububat ya da balık önerince çoban kurutulmuş balığı tercih eder. Kentin kuruluşunda kurutulmuş balık önemli bir rol oynadığından adak olarak kullanmak bir gelenek olur. Daha sonraları ucuz bir adaklar için “Phaselis adağı” bir deyim olarak kalır.

Tantalos İşkencesi: Manisa yöresindeki Tantalis Kenti’nin kralı Tantalos, düzenlediği şölende öz oğlunu pişirtip tanrılara yedirmeye kalkışınca ceza olarak cehenneme gönderilip sonsuzluğa değin açlık ve susuzlukla cezalandırıldı. Boğazına değin gelen serin suyun içinde olduğu halde suyu içemiyordu. Meyve ağaçlarının dalları başına değecek gibiyken almak istediğinde bir yel dalları yukarıya kaldırıyordu. Tantalos’un çektiği bu işkenceye “Tantalos İşkencesi” adı verilir ve varlık içinde yokluk çekmeyi tanımlardı.

Tenes’in Baltası ile Kesmek: Troas bölgesinde Kolonai Kenti’nin kralı Kyknos’un Tenes adında çok yakışıklı bir oğlu vardı. Tenes’in annesi ölünce kral başka bir kadınla evlendi. Kadın yakışıklı üvey oğlu Tenes’e göz dikti. Dürüst çocuktan yüz bulamayan kadın kocasına Tenes’in kendisini taciz ettiği suçlamasında bulundu. Kral oğlunu bir sandığın içine kapatıp denize attırdı. Dalgalar onu Tenedos (Bozcaada) kıyılarına getirdi. Ada halkı Tenes’i kutlu bir insan sayarak kral yaptılar ve adalarına onun adını verdiler.

Bir süre sonra kral karısının oğluna yaptığı haksız ve aşağılayıcı suçlamayı öğrendi. Oğlundan af dilemek için Tenedos Adası’na geldi. Teknesini ağaca bağladığında Tenes onunla görüşmek istemediği için elindeki balta ile halatı kesip teknenin kıyıdan uzaklaşmasını sağladı. Eskiden bir kişi biriyle görüşmek istenmediği zaman “Tenes’in baltası ile kesti” denilirdi.

Termera Acısı: Bodrum yakınlarında yer alan Termera Kenti’nin yaşadıkları bir deyim biçimine gelmiştir. Savunması zayıf olan kent sıklıkla yağmacıların baskınına uğruyor, halkın elinde yiyecekten giysiye değin ne varsa bunlar tarafından alınıyordu. Karşı koyamayan halk umarsızlık içinde acı ve yokluk çekiyordu. Termera acısı denince akla insanların çektikleri yokluklar ve acılar geliyordu.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER