Hoş geldin 18 yaşı, peki nasıl geldin? Sorumluluk, bağımsızlık, özgürlük ve arayışla, bir gencin yaşayacağı en savunmasız durumlarla birlikte geldin.
Büyük bir arayış arzusu, “Ben neyim? Kimim? Ne olacağım?”. Reşit olduktan sonra sonu gelmeyen, hatta orta yaşlarda bir insanın hala da aradığı o sorular. Belki de bir insanın asla cevap bulamayacağı, hala arayışa girmeyen insanların soruları, işte tam olarak 18 Yaş sendromu da budur. Bir gencin hayallerinin, umutlarının birden bire bütün sorumluluğu üstüne alma travmasının başlangıcı, çoğu zamanda ailenin baskıları ile çoğalan bir psikoloji sarsıntısı, en basitinden “18’ine geldiğinde ne yaparsan yaparsın, reşit olunca kendi evine çıkarsın” gibi üstü kapalı ama bir çocuğun bütün hayatını tek bir güne bağlamasına neden olan ve geçirdiği 17 yıllık hayatını kimi tabirle bunun umuduyla büyümesinin sebebi. Peki elde ne var? Sıfır. Evet büyük bir üzüntü ama 18 olduktan sonra kapılar birden açılmıyor, özgür olamıyorsun, dışarı çıkarken hala da haber vermen gerek, iş sahibi olup ticarete de atılamıyorsun, bağımsız da hareket edemiyorsun, bunu ileriki yaşlarda da fark edeceğiz ki bunlar tam olarak istediğimiz şeyler değil. İstisnalar tabii ki de vardır var olacaktır, çoğunluğa baktığımız zaman bir robot gibi yaşamamızı ve hayatımızı buna göre ilerletmemiz gerektiği algısı oluşuyor, 18’ine gel, ehliyet al, aile evinden ayrıl, işe atıl, üniversiteye git… Dümdüz bir doğrultu ama bu şekilde değil özellikle o bağımsızlık ve özgürlük ihtiyacı zamanla geçecek çünkü bir şeyler aslında zorla elde edilmez, edilemeyecektir. Etse bile tatmin denilen bir hal varken asla yolunda gitmeyecek ve her zaman aklımızın bir köşesinde soru işareti bırakacaktır.
Kimlik arayışı ise en zor atlatılandır, bu cümleleri yazandan okuyana kadar herkesin beklenti içinde olduğu durumdur. Hayatın anlamlandırılması değil midir “Kimlik Arayışı?” Ve sorulan en basit ama sürekli ortamdan ortama, kişiden kişiye, yaştan yaşa ve durumdan duruma değişen bir cevabı vardır. Ben kimim? Bir genç, çocuk, anne, öğretmen, doktor ya da isim mi? Tabii bunları tasvir etmek çok kolaydır peki sen neysin? Kendini ne olarak adlandırmak istersin, adlandırdığın tabire uyuyor musun, uydurulmak mı zorunda kalıyorsun ya da olduğun konum seni zorla buna mı itiyor? İşte en zoru da budur, 18 yaşımıza geldiğimizde kendimizi açıklama ve konumlandırma sorumluluğunda hissediyoruz, ama bu o kadar da kolay bulacağımız bir arayış değil ne yazık ki. Kimi insan kendini mesleğine göre nitelendirmek isterken kimi ise yaptığı sanatla, oluşturduğu düzenle hatta taktığı bir takma ad ile tanıtıyor. Eğer hala kim olduğumuzu, ne olduğumuzu nerde nasıl bir adlandırılmak istediğimizi bilmiyorsak sorun değil, kendimizi çok fazla şey ile tanıtabiliriz belki de bir adlandırılmaya ya da konumlandırılmaya ihtiyacımız yoktur.
18 yaş sendromu, hayatımızın ilk evrelerinden biridir. Hayal kırıklığıdır, yaşamamız gereken bir hayal kırıklığı. Bazı beklentilere girmeden sonuç alamayız, 18 yaş bizim hayat beklentimizdir sorun ise hemen sonuç istememizdir. Bir sabır sınanması olan bu evre oldukça psikolojik sarsıntıya sebep olmakla birlikte hayatımıza yön verme sürecinin en başında gelir. Hayatın gerçeklerini öğrenmeye başladığımızda ise güçleniriz.
YORUMLAR