Hafta sonları genelde kendime zaman ayırıp dinlenmeye tercih ederim. Fakat öyle zamanlar oluyor ki bazen istediklerinizi yapamıyorsunuz.
Bir bakıyorsunuz organizasyon yapılmış gitmek zorunda kalıyorsun farklı bir şehre. Yorgun da olsanız sohbet güzel olunca kalkamıyorsunuz gecenin ilerleyen saatlerine kadar. Cumartesi gecesinin vermiş olduğu yorgunlukla pazar günü daha sakin bir yer olan Atatürk Orman Çiftliğine dostlarımla birlikte gittik.
Güzel bir yürüyüşten sonra ben balık yemek için çok özel bir yere götürdüler. Balık yemek gerçekten sevdiğim şeylerden birisidir. Hanİ derler ya denizden ne çıkarsa yerim diye ben onlardan değilim ama balık yerim. O çok meşhur balık lokantasına hep birlikte gittik, açıkçası çok fazla beğeneceğim tahmin etmiyordum. Ama yine de dostlarımın kırılmasını istemedim. Yemyeşil ağaçlardan geçerek meşhur Fevzi Hoca’nın balık lokantasına geldik.
Gayet sessiz ve sakin olan bu yerde kendimize güzel bir masa ayarladık ve siparişlerimizi verirken sohbet etmeyi de ihmal etmedim.
Bu arada öğretmenlikten emekli olan bu güzel yerin sahibi ve kurucusu olan Fevzi Çimşit’le tanıştık ve koyu bir sohbete daldık. Çok mütevazi bir insan, buraya o kadar ünlü kişiler gelmiş gitmiş ama bize bunlardan hiç bahsetmedi. Biz Fevzi hocanın yerinden ayrılırken onurlandırdığı kişiler için ayrılmış yer gördük.
Sanat dünyasından tutunda, siyaset ve spor camiasının ünlüler burada zaman zaman balık yemişler. İnanın bunları saymakla bitmez. Neyse sohbetimiz esnasında sipariş verdiğimiz levrek ve mezgitler de özel tavalar da pişirilerek geldi. Tabi ki salatamızda masadaki yerini aldı.
Dikkat mi çeken bir şey oldu…! limon yoktu.
Fevzi Hocaya dedim ki, her şey çok güzel sunumuz bir harika ama bu güzellikler arasında limon neden yok dedim.
Fevzi hoca sağ olsun gülümseyen ifade ile şunu söyledi.
İnsana kurşun sıkmak ile balığa limon sıkmanın hiçbir farkı yoktur diyerek tebessüm etti. İlginç bir yaklaşımdı doğrusu.
Sonra düşünüyorsunuz bunu ve hak veriyorsunuz.
Aslında işin gerçeği pekte ihtiyaç duymadık. Salatası ve balıklar mükemmeldi. Fevzi Çimşit’e sizi özel kılan nedir diye sorduğumda aldığım cevap şu oldu.
Öncelikle hangi balık olursa olsun hepsi günlük ve tazedir. Daha sonra mutlaka ve mutlaka pişirilen balık iki kez yağı değiştirilerek müşterinin önüne geldiğini söyleyerek bizi özel kılan budur dedi.
Genel de ailelerin geldiği bu özel mekânda balık yemeğinin hemen arkasından size özel bu kez Karadeniz’in o meşhur Laz böreği tatlısı güzel sunumu le önünüzde.
İsterseniz yemeğin…!
Yememek mümkün mü?
Öyle lezzetli ki insanın ikincisini yeme ihtiyacını duyuyor ama ben sağlımı düşünerek tabi ki yemedim. Üç yanımız denizlerle çevrili ülkemizde balık tüketme ne yazık k az.
Aslında balık yemek bir kültür işidir diyorum ben. Ülkemizde bulunan denizlerde yaklaşık 800 yakın balık çeşidi bulunmakta. Buna rağmen balık tüketmede kişi başına ancak yılda 10 kg geçmezken bu rakam diğer ülkelerde çok daha yüksek. Örnek vermek gerekirsek Fransa’da 32 kg, İspanya’da 40, Yunanistan’da 19 kg, ABD 23 kg olarak istatistiklerde yerini alıyor.
Deniz canlıları deyince ilk olarak aklımıza gelen balıklar protein kaynağı olarak gösterilse de Türk insanın geneli hala kırmızı et tüketmekte kararlı gibi gözüküyor.
İşin şakasını bir kenara bırakırsak yaşı otuzun üzerinde olanların mutlaka ama mutlaka hafta en az k kez balık tüketmeler gerekmekte…
Sevgili dostlarım yolunuz Ankara’ya düşerse Fevzi Hoca’nın o meşhur Karadeniz’den günlük olarak getirilen balıklar dan yemeden gelmeyin.
Sağlık ve mutlu kahve tadında güzel günleriniz olması dileği hoşça kalın ama dostça kalın.
YORUMLAR