İnsanın kaybetmemesi gereken şey saygıdır. Ucunu kaçırdığımız zaman sonu gelmeyen bir yola sokarız, hem kendimizi hem de hayatımızdaki insanları. ‘Saygı Çerçevesinde Konuşalım’ lafının ne kadar önemli olduğunun farkına vardığımızda o kadar da dikkat etmememiz gerekmez artık. Bu da bir bakıma doğru ile yanlışı ayırabilen insanların kabiliyetidir ve görüyoruz ki bu hayatta hala da yanlış ve doğrunun ne demek olduğunu bilmeyen nesillerle savaşmaya çalışıyoruz, bu da bir etken olarak saygısızlığı oluşturuyor.
Şahsi olarak, kendisine saygısı olmayan bir insana saygı duyulmasını doğru bulmuyorum ve bunun göreceli bir kavram olmadığı kanaatindeyim. Kendi hayatını bile isteye çukura sokan, asla takdir edilmeyecek hareketler sergileyen, nerde ne konuştuğunu bilmeyen ve aşağılayıcı tavır takınan üstelik birde utanmadan kendi üzerinden örnek veren bir kişiliğe saygı duymam. Siz siz olun size saygı duymayana sizde duymayın, çaba göstermeyin ‘ucu kaçtı’ sonuç olarak! Hatta bu denli insanları da hayatımızdan yavaş yavaş atmalıyız, bazen tabii ki geç farkına vardığımız durumlarla karşılaşabiliriz ama her ne olursa olsun insan kendini belli edecektir.
Eğer saygı karşılıklı olursa devamlılık sağlanır. Zaten her şey de bu süreç gibi ilerler; karşılıklı olan durumlar devamlılık getirir, eğer karşılık yoksa bir taraf eminiz ki ‘çıkar’ uğruna bir şeylerin peşine koşuyordur. Eğer saygı duyulan bir insansak, saygı gösteriliyorsa aynı cömertliği karşı tarafa aktarmalıyız (‘saygı adı altında’ farkına vardığımız, çıkar uğruna yaşanan ilişkiler dışında). Neticesinde saygı tartışmaya açık bir konu değildir, ya vardır ya yoktur. Umarım hayat, karşımıza kendisine bile saygısı olmayanlarla bir araya getirmez.
Açık sözlü olmak, bir şeyi şeffaflığı ile anlatmaktır, karşımızdaki insanı utandırmadan, şahsi sınırlara girmeden, alaycı tavır takınmadan konuşmaktır, tabii ki açık sözlü bir kişiliğe sahip bir insanla konuşurken kırılabiliriz ve bu olması gereken bir durumdur. Aynı şekilde dünyanın en mutlu insanı da olabiliriz. Saygısızca konuşmak ise kaba tabirlerle kişisel alana ve şahsa yönelik aşağılama hareketlerinin tamamını kapsar. Bu iki durum çokça karıştırılabiliyor, dobra olmak açık sözlü olmak bir yana, saygısızca konuşmak bir yanadır. Kendini bu tabirlerle ifade eden insanlar, eğer tam tersi bir durumun içine bizi sokuyorsa, saygısızlıktan başka bir şey değildir ve artık o insana görüşürüz demenin sırası gelmiştir. Tabii ki istersek görüşürüz deme zahmetine bile girmemize gerek yoktur!
Öz saygı, başlangıç noktasıdır. Kendimize duyulan saygı, bizi yüceltir, biz kendimize saygı duydukça; ne insanların kötü tabirlerine yönelik acı çekeriz ne de başkasının karakteri yüzünden yaptığı bir duruma kırılırız ve ne denlidir ki artık insanların tahammülsüz ve kaba cümlelerine maruz kalmayız. Konuşulur elbet ama insan kendinden emin ve bildiği sürece kale alma zahmetine bile girmez.
Kinayedir ki herkesin sahip olamayacağı bir durum için başkalarını da suçlayamayız sonuç olarak!
YORUMLAR