Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Enver Deniz

KALKINMA 2

 

Perşembe günü yazdığımız yazıda enerji, iletişim ve yazılım teknolojisine değinmiştik. Bu yazımızda savunma, makine, kimya,  ilaç, tarım ve maden sektörlerine değineceğiz.

Savunma sanayi teknolojileri, fetö örgütünün kirli oyunlarından sonra, AR-GE’nin en çok yapıldığı alan olmuştur. Üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili bir coğrafyada savunmanın önemi geçte olsa görüldü. Bununla birlikte ASELSAN, ROKETSAN ve özel sektör devreye girerek AR-GE çalışmalarına başladı. Bunun sonucu olarak karadan karaya, karadan havaya, havadan havaya roketler ile insansız savunma ve taarruz İHA ve SİHA’ları üretilmeye başlandı. Sonuç olarak, savunma sanayisi geliştikçe devletin kendine güveni gelmeye başladı. Bölgede silah satışı ve diplomasi konusunda aktör olan Türkiye, kısa ve orta menzilli roketler, insansız kara araçları, insansız deniz araçları ve insansız hava araçlarıyla, bölgesinde lider bir konuma geldi. Son olarak, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ da başlayan savaşta, Türk İHA ve SİHA’larının başarıları sayesinde, savaş  Ermenistan’ın Dağlık Karabağ’ı Azerbaycan’a vermesiyle sonuçlanmıştır.

Makine sanayisini geliştirmek için, elektrik, elektronik, ses, ışık ve  yazılım bilimini bir arada geliştirip kullanmak gerekiyor. Mekanik makine yapımında, belli noktalara gelinmesine rağmen, elektronik ve yazılım içeren makine yapımında araştırma ve geliştirme çalışmalarına hız vermeliyiz. Burada söylemek istediğimiz, yüksek dövizler vererek aldığımız ithal makinelerdir. Fabrikalarda makine yapımında kullanılan robotlar, sağlık sektöründe kullanılan cihazlar ile kara, deniz ve hava araçlarının motorlarının yapımını kastediyoruz.

Kimya sanayisi, her üniversite kimya bölümü olmasına rağmen bu zamana kadar çok başarılı olmadığımız bir sektör. Turizm ülkesi olmamıza rağmen, havuzda kullanılan ürünlerin ham maddesi yurt dışından gelmektedir. Kimyasal üretimin artması için AR-GE çalışmalarının üniversiteler vasıtasıyla yapılarak ham madde ve mamul madde üretimi artırılmalıdır. Kimya ile ilişkili olarak ilaç ve sağlık sektörü ürünleri de AR-GE çalışmaları içinde değerlendirilmelidir. İlaç sektöründe nüfusumuzdan dolayı tüketimin çok olduğu görülmektedir. Bir kısım ilaç yerli üretilmesine rağmen,  bir kısmı da yurt dışı bağlantılı olarak ülkemizde üretilmektedir. İlaç sektöründe üretimi artırmamız halinde, en büyük ithalat kaleminden kurtulup, ihracat yaparak döviz girdisi de sağlamış oluruz.

Tarım, ülkemiz için önemli sektörlerden birisidir. Uzun zamandır kendi kendine yeten ülkemiz, son zamanlarda yapılan hatalarla, ithalatçı ülke konumuna geçmiştir. Yerli tohum terk edilip, özellikle İsrail’in ürettiği  tohumlar kullanılmaya başlanılmıştır. Bu tohumlar iyi tohum adı altında alınırken, tek sefer ekilmesiyle ülkemizi  gelecekte zor durumda bırakabilir. Yeniden tohum araştırmaları yapılmaya başlandı. Tohum bankaları oluşturularak, ulusal tohum ekimine başlandı. Ülkemizde yerli gübre ve yem katkı malzemesi araştırmaları kimya sektörü ile birlikte gelişmelidir. Çiftçilikte en büyük girdilerden biri gübre, hayvancılıkta ise yemdir. Bu konuda çalışmalar yapılarak tohum, gübre, yem ve yerli  hayvan türü için araştırmalar yapılmalıdır. Tarımda diğer bir sorunumuzda toprak reformudur. Miras haklarıyla bölünen topraklarda, çiftçilik zorlaşmış ve maliyeti artmıştır. Bu nedenle merkezlere uzak köylerden, şehir merkezlerine göçler başlamıştır, buda başka sorunlara sebep olmuştur. Topraklar bütünleştirilmeli, çiftçilikle ilgisi olmayan mirasçılar çiftçilik yapan mirasçıya hakkını bedeli karşılığı devretmelidir. Burada devlet kredilerle tarla alımına destek vermelidir. Üretilecek ürün konusunda planlama yapılmalı bu yolla çiftçi korunmalıdır. Gübre, mazot ve tohumda çiftçi desteklenmelidir. Üretimi artırarak kendi kendimize yeten ülke konumuna gelmeliyiz. Tarımla ilgili sanayiyi geliştirilerek, mamul ürün ihracatıyla ülkemize döviz girdisini artırmalıyız.

Yer altı madenlerinin çeşitliliği ve rezervleri konusunda iyi durumdayız. Madenleri ham madde olarak değil, mamul olarak satarak, hem döviz girdisi kazanır hem de istihdamı artırırız. Ülkemizden çıkan madenlerimizi, araştırmalarla daha verimli üretmek, işleyerek ve yeni mamul ürün çeşitlilikleri yaratarak, daha çok gelir elde etmenin yolları bulunmalıdır.

Ülkemizin kalkınıp, refah düzeyi güçlü bir ülke olması için, gözden geçirdiğimiz yedi alanda, başarılı olmamız gerekmektedir. Bizim üretme kabiliyetimiz var, yeter ki yemeyip, yedirmeyelim, araştırmaya zaman ve para ayıralım. Başarılı olmak için planlı çalışıp, AR-GE çalışmalarına hız vermeliyiz.

Sağlıklı ve Mutlu Kalın

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER