Kentler obezite kaynağıdır

Bugün şehirler sürdürülebilir kalkınma, kalkınma finansmanı ve iklim değişikliği baskı ile karşı karşıyadır.  Bu stres şehir sakinlerinde görünmez bir etki yaratıyor. Bugün insanların çoğu çok çeşitli kentsel sağlık sorunları çekiyor. Bu, bulaşıcı olmayan hastalıkların yükselen dalgasını, ruh sağlığı sorunlarını, artan iklim risklerine maruz kalmayla ilgili sorunları, ilaca dirençli patojenleri, madde kötüye kullanımını, suç içerir. Birçoğu için kentsel çevrenin özel rolü tam olarak anlaşılmamış olan bu zorlukların bazılarını kısaca gözden geçirmektedir. Gelir adaletsizliğini ortadan kaldırmada olduğu gibi, sağlığın dağıtımında da büyük bir adaletsizlik vardır. Bazı durumlarda, yoksul, gayri resmi veya geçiş dönemindeki kentsel mahalleler, kırsal alanlarda gözlemlenenlerden daha kötü sağlık sonuçlarıyla karşılaşmaktadır. Çoğu zaman, kentsel sağlık sorunları, şehirlerin biçimleri ve işlevleri ile insan türünün evrimleşmiş ihtiyaçları arasındaki uyumsuzluğu yansıtır. Şehirler, dar ekonomik hedefler veya teknik verimlilikler için tasarlanmıştır – bazı durumlarda insanlardan ziyade otomobiller için. Diğer durumlarda, bu kalıcı sorunlar, tanınmayan veya ele alınmayan karmaşıklığın sonucudur.

Bu birbirine bağlı zorlukların birçoğunun bir özelliği, inatçı olmalarıdır. Yakın zamanda yapılan bir çalışma, bazı ülkelerin kentsel obezite ve fazla kilo oranlarını düşürmediğini buldu. Bu zorluğun üstesinden gelmek neden bu kadar zor olsun? Bir sorun, bilimsel analiz ve politika eyleminin indirgeyici olma eğiliminde olmasıdır. Genellikle bireysel girdiler ve sonuçlar arasındaki nedensel etkileri belirlemeyi, diğer tüm faktörleri kontrol etmeyi ve ardından bu dar anlayışa göre hareket etmeyi amaçlar. Obezite durumunda, gözlemlenen sonuçları oluşturmak için birçok farklı mekanizma karmaşık geri bildirim döngülerinde dolaşır. Her bir değişken birçok farklı potansiyel müdahale anlamına gelebilirken, dolambaçlı yollar ve çoklu bağlantılar genellikle istenmeyen sonuçlara yol açar. Bu çerçevede her ölçekteki aktörler tarafından eş zamanlı kararlar alınmaktadır. Ayrıca, obezite ve fazla kiloyu oluşturan nedensel sistem, kentsel bağlamda ilgi duyulan sayısız sistem grubundan sadece biridir. Geleneksel yaklaşımlar, bu tür karmaşıklık karşısında optimalden daha az performans gösterme eğilimindedir.

Neyse ki, ileriye giden yollar var. Sistem düşüncesi, kentsel sağlık ve sürdürülebilirlik gibi karmaşık konuları ele almamızı sağlayan bir çerçeve olarak giderek daha fazla tanınmaktadır. Bu, özellikle, değişkenler arasındaki geri bildirimleri ve karmaşık doğrusal olmayan ilişkileri ve farklı disiplinler arasında ve araştırmacılar, karar vericiler, bireyler ve topluluklar arasındaki geniş katılım süreçlerini ele alabilen analitik yöntemleri içerir. Şehirlerdeki sağlığın sürdürülebilirlikle derinden bağlantılı ve bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Sistem düşüncesi, büyümenin hızı ve ölçeği, kıt kaynakların olduğu bir dünyada eşitlik, sürdürülebilirlik, dayanıklılık ve yönetişim ile ilgili bir dizi daha derin sorunu ele alırken, zorlu sağlık sorunlarına saldırmanın bir yolunu sunar. Bu tür zorlukların bütünleşik doğasının kabul edilmesi, bazı bağlamlarda, çok çeşitli kentsel sağlık ve sürdürülebilirlik sorunları için ortak faydalar üreten eylemlerin belirlenmesine ve uygulanmasına şimdiden yol açmıştır.

Bu süreç, şehirlerin insan ilişkilerinde her zamankinden daha önemli bir rol oynadığının daha doğrudan tanınmasıyla Birleşmiş Milletler Üniversitesi’nin Uluslararası Küresel Sağlık Enstitüsü gibi küresel araştırma enstitüleri ve dünyadaki diğer akademik kurumlar gibi bu paradigmayı benimsiyor.   Lafın kısası sürdürülebilir, sağlıklı şehirlerle dolu sağlıklı bir gezegeni zorlamak için kentsel geçişin temsil ettiği eşsiz fırsatı değerlendirmeliyiz.