Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Enver Deniz

MÜLTECİ SORUNU

 

18 Aralık Uluslararası Göçmenler Günü olarak kabul edilmiştir. 2013 yılından itibaren kurumsal olarak ülkemizde de kutlanmaya başlanmıştır.

Tarih boyunca soykırım, insanlığa karşı suçlar, savaşlar, istikrarsızlık, ekonomik krizler, mübadeleler, doğal afetler gibi nedenlerle başka bir ülkeye veya bölgeye gidenlere göçmen denir. Sebepleri farklı olsa da göç etmenin ortak amacı umudun olmasıdır.

Tarihin en büyük göçü orta Asya’dan olmuştur. Hayvancılıkla geçinen Türkler kuraklık ve salgın gibi tabii olayların etkisiyle iklimi ve coğrafyası uygun yeni bölgelere ( Sibirya, Bering boğazından Amerika’ya, Çin, Hindistan, Arap Yarımadası, Afrika, Anadolu ve Anadolu üzerinden Avrupa’ya) göç etmişlerdir. Geçmişte her dönemde ve çağda göçler olmuştur. Bunların geneli savaşlar ve ekonomik sebeplerdir.

Avrupa’dan Amerika kıtasına olan göçlerde, Avrupa’da ki ekonomik sıkıntılar nedeniyle olmuştur. Afrika kıtasındaki göçler savaşlar ve ekonomik sebeplerden, kıta içinde ve Avrupa’ya olmuştur. Museviler dini sebeplerle Osmanlı toprağı olan Anadolu’ya, İkinci Dünya savaşı içinde Almanya’dan Avrupa’nın değişik ülkelerine göç etmişlerdir. Ekonomik nedenlerle 1960 ve 1970 yıllarda Türkiye, Yunanistan gibi ülkelerden Almanya, Fransa, Hollanda ve Belçika gibi ülkelere göç olmuştur. Bu göçlerin bir tarafı da sanayileşmiş ülkelerin genç işçi ihtiyacı nedeniyle, işçi talep etmeleriydi.

2000 li yılların en büyük göçü üç ülkeden olmuştur. Yemen’den iç karışıklık sebebiyle komşu ülkelere, Afganistan ve komşumuz Suriye’den ülkemize ve İran’a göçler olmuştur.

Türkiye’de 190 milletten 4 milyon mülteci bulunmaktadır. Bunun 3.6 milyonu Suriyeli ve 320 bin kadarı diğer uyruklardan kayıtlı göçmen ve sığınmacılar vardır. Türkiye’de ki göçmenler ve sığınmacılar, demografik yapıyı değiştirecek şekilde 11 yıldır ülkemizde nüfuslarını artırmaktadırlar. Doğan her çocuk aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kimliğine sahip olmaktadır. Uzun süreli beraberlik toplumumuzda ahlaki, kültürel bozulmalara da sebep olmaktadır. Bunu gören vatandaşlarımız, göçmenlerin hatalarına tepki vermeye ve bu tepkilerde zamanla toplumsal tepkilere ve olaylara neden olmaktadır. Bunun yansıması siyasette bile görülmeye başladı. Göçmen ve sığınmacı karşıtlığı ile pirim yapan parti kısa sürede toplumda güçlenerek yerini almıştır.

Sığınmacı ve göçmenler, illerimizin bazı mahallelerinde yoğunlaştıkları için o bölgedeki eğitimin düşmesine de sebep olmaktadırlar. Kaynaştırma eğitim, Türk öğrencilerin seviyelerinin düşmesine sebep olmuştur. Eğitimdeki bu sorun o öğrencilerde telafisi zor sonuçlara sebep olmaktadır. Suriyeli göçmenlerin, toplumun bozulmasına, ülke kaynaklarının heba olmasına, işsizliğe ve eğitimin seviyesinin düşmesine neden oluşu, tepkinin sebeplerini oluşturmaktadır.

Ülkemizde göçmen ve sığınmacı yoğunluğunda, ikinci sırada Afganistan göçmenler vardır. Afganlar ağır işlerin yanında hayvancılık alanında da çalışmaktadırlar.  Göçmen veya sığınmacıların, Türk köylüsünün, babadan oğula geçen, geleneksel hayvan yetiştiriciliğini üstlenmeleri, ilerde geleneksel hayvan yetiştiriciliği zincirinin kırılmasına neden olacaktır. Bu kırılma, bizi aile besiciliğinden uzaklaştırdığı gibi, hayvancılığı şirketlerin eline bırakıp, kartellerin oluşmasına sebep olacaktır.

Göçmenlerin ülkeye kabulü ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda olmalıdır. Ülke nüfusu yaş ortalaması yükseldiğinde, çalıştıracak işçi ihtiyacını karşılamak amacıyla, ihtiyaca uygun göçmen alınabilir. Bulunduğu coğrafyada zulüm gören soydaşlar, bu statüde alınabilir. Bilim adamları alınabilir. Sermaye sahipleri sermaye transferi için göçmen olarak alınabilir, Göçmen alımında birincil neden ülke çıkarı olmalıdır. Bunun dışında göçmen almak yerine, bulunduğu yerde barınma ve yaşama şartları sağlanmalıdır.

Sığınmacılık göçmenlik değildir. Özellikle yakın coğrafyada meydana gelen savaş ve doğal afetlerden sonra sığınmacılar komşu ülkelere geçerler. Ülkemizdeki Suriyelilerin ve Afganların büyük kısmı sığınmacıdır. Sığınmacıların uzun süredir ülkemizde kalması, toplumda tepki toplamaya başladı. Suriye’de iç savaşın bitmesi için görüşmelerin başlaması, olumlu bir girişimdir.  Türkiye sınırı boyunca terörden arındırılmış bölgelere, öncelikli olarak Türkmenler ve sığınmacı Araplar yerleştirilmelidir. Arındırılmış bölgeye sığınmacıların yerleştirilmesiyle, sığınmacılar hem ülkelerine dönmüş olur hem de sınır bölgelerinde bölücülerin yerleşmesi engellenmiş olur.

Türk milletini bir özelliği, mağdura yardım etmekse, diğer özelliği de atalarının kanıyla sulanmış toprakları paylaşmayı sevmemeleridir.

Sağlıklı ve Mutlu Kalın.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER