Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Polat Yılmaz

Şıpır Seçim

Seçimlere yaklaşık on gün var.

Her iki taraf da fevri konuşmalarla, vicdanını dürtecek seçmen arayışında.

Miting alanları hamasetten geçilmiyor. Elbet tozun en kallavisi sosyal medyada kaldırılıyor. Sosyal medyadaki iddialar gerçek olsa mahpushaneler insan almaz.

İlk başta blöfte bile söylenmeyecek şekilde makyajlanmış hakikatleri peşi sıra terennüm edenlerin elbet geri planda gizledikleri çok şey var. Ben ekonomi diyeyim, gerisini siz anlayın.

Seçim bu, elbet duyar kasılacak diyenlere hak vermekle birlikte, iyi bir geleceğe her daim biraz daha inanmaya hazır kitleleri internet ölçeğinde bile absürt sayılabilecek vaatlere inandırmaya zorlamak sübhanallahlık  bir durum değil de nedir?

Fikir ve güzel bir gelecek tartışması umarken içinden kızgın gergedan gibi yıkıcı kelimelerin çıktığı propaganda süreci, işinde gücünde insanlarda bıkkınlık yaratmaya başlamış durumda.

Bu şu demek, sözünüz bu kesimin insanlarına artık tesirsiz!

***

Yıllar önce..

New York Üniversitesi kütüphanesinin önünde toplanmış öğrenciler ikiye ayrılmış, bir grup okul yönetimini; diğer grup ise okul yönetimini protesto edenleri protesto ediyor.

Yönetimi protesto eden grup, protestocuları protesto edenlerden katlarca daha büyük olmasına rağmen bu iki grubun arasında herhangi bir polis/güvenlik duvarı yok.

Bu karşılıklı protestonun bir noktasında okul yönetimini protesto edenler, kendilerini protesto eden karşıt gruba “This is what democracy looks like” diye tempo tutmaya başlıyor. Onlar da tezahürata katılıyor, iki taraf da ellerini çırpıp bağırarak birbirlerine bağırarak eşlik ediyorlar.

Yani ne diyorlar?

– “Demokrasi protesto hakkıdır!”

Kafasını yararak özetlersek: demokrasi birbirine bağırma hak ve özgürlüğünde anlaşmaktır.

O halde…

Karşıtların birbirlerine bağırmalarını anlayışla karşılamakla birlikte Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre açıkça suç olan isnatlarla itham etmesini biz nasıl doğru bulalım?

Eğer öyleyse yasalar neden işlemez, ya da işletilmez?

***

Bu toprakları bin yıldır kanlarını dökerek vatan yapmak için uğraşan Türk insanının terörle itham edilmesi hangi açıdan bakılırsa bakılsın yersizdir.

Bodrum yerlisinin sürekli yağmur yağması ile meşhur şubat ayına taktığı bir isimdir ‘Şıpır Şubat.’

Bu seçim öncesi de ülkemizin geleceği, ülkenin varlığının bu ülkenin insanı için kullanılması, dışarıdan yapılan ithalatın azaltılması, 30 lira olmuş soğanın alınabilir olması gibi şeylerin konuşulması gereken seçim öncesi yağmur gibi itham yağıyor: Şıpır seçim…

Bu ülkenin birçok noktadaki yeri dünyanın geri kalmış ülkesinin yanıdır. Bunu konuşmalıyız.

Bu ülke birçok şeyi ithal ediyor. Bunu konuşmalıyız.

Bu ülke diz çökerse yerinden kalkamayacak onlarca akraba ve dost devlet var. Bunu konuşmalıyız.

Hamasetle nereye kadar?

***

Seçimlere on gün kaldı..

Bir de yerelde kendisini seçilmiş gibi gören aday adayları var…

Doğan görünümlü olduğuna aldırış etmeyen şahinlerin dinamik siluetli pozlarla SUV gibi salınmalarından geçilmiyor ortalık..

Vatandaşın pek çoğu ise “Yahu ben bunları şekil şemal sahibi olarak bekliyordum, karşıma Quasimodo kılıklı biri çıktı” hayal kırıklığını hazmetmeye çalışıyor..

***

Demek sert propaganda dili beni de etkiledi… Barış hissi ile doldum. O his ile kapatıyorum yazıyı ve Demirel’in şu sözünü hatırlatıyorum:

“Mümkünü gayrimümkün, gayrimümkünü mümkün kılmak gayrimümkündür.”

 

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER