Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Mustafa Turk

UTANACAK KİMLER VAR BİLMİYORUM

 

Sabahın erken saatlerinde evden dışarı çıktım kış günleri olmasına rağmen bahar havasını andıran güzelliği içerisinde arkadaşlarla buluşma noktamız olan Afdos binasına gittim. Afyon Doğa Sporları olarak güzel bir ekip ile Çakır köyünden yola çıkarak tertemiz mis gibi kokan doğanın güzellikleri içerisinde Boyalı köyüne geçiş yaptık. Boyalı köyünde bulunan tarihi külliyenin önünde biraz gezi yaptık arkadaşlarla birlikte.

Bu güzelim mekanın pislikler içerisinde yeniden görmek beni gerçekten çok üzdü.

Bizimle birlikte olan bir çok arkadaş burasını ilk defa görüyorlardı. Hepsinin yüreği burkuldu bu durum karşısında.

Selçuklu mimarilerinden birisi olan Boyalı Külliyesinin etraf yeşillik ve sessiz, in cin top atıyor. Yeşil boyalı, nerede ise küf tutmaya başlamış külliyenin ana giriş kapısından adımlarımızı atarak içeri girdik. İlk izlenim olarak buranın gizem dolu kokusunu hisseder gibi oldum. Külliyenin bahçesinden, türbenin fotoğraflarını çektik. Türbe’ye İki taraftan merdivenler ile çıkılıyor. Türbe kapalı olduğu için dışarıdan inceleme yaptım. Daha önceden bildiğim kadarı ile türbenin içinde sandukanın olmadığı duymuştum.

XIII  yüzyılda  yapıldığı tahmin edilen Boyalı Külliyesi’nden kısaca bahsetmek istiyorum. Evliya Çelebi, Boyalı adının Uşak halısının ipliklerinin boyamasında kullanılan kırmızı boyanın ham maddesinin bu köyden çıkarılmasından dolayı bu ismin verildiğinden bahseder.

Türbenin hemen karşısında bir Hani Kah’ın bulunmakta. Dışarıdan şöyle bir baktım pencereler kırık dökük, kapısı ardına kadar açık, parçalanmış . Hani Kah’ının  içerisine doğru girerken her taraf leş gibi.

İnsanın korkutacak kadar kötü bir durumda. Buraya girmek isteyen bir kimse ne ile karşılaşacağını bilemez durumda hisseder kendini.

Ne yalan söyleyeyim ben de  kendimi öyle hissettim. Kapıdan içeri adımlarımızı atıp karanlıkta yürümeye başladık , üç dört metre yürüdükten sonra loş bir ışık ile bir sofada buldum kendimi. Sağlı sollu odalar gördüm her taraf berbat yıkık dökük. Oysa ne güzellikler yaşanmıştır burada kim bilir.

İnsanoğlunun vefasızlığını bir kez daha hissettim. Çok fazla durmadan hızlı adımlarla  uzaklaştım Hani Kah’ın sofasından. Çıkarken üzüldüm, böylesine değerlerimize neden sahip çıkılmıyor, bir türlü anlamak mümkün değil.

Madem ki Boyalı Külliyesi’nden bahsediyoruz, bilmeyenler için buradan bahsetmek isterim.

Boyalı Külliyesi, Osmanlı imparatorluğu zamanında ziyaretgah olarak kullanılmış. Boyalı Külliyesinin içerisindeki türbe de Seyyid Kureyşi’nin naaşının bulunduğu yazılmakta ama yukarıda da bahsettiğim gibi sanduka şuanda yok. Hani Kah’ın olarak bahsettiğim yer ise zamanında  Kümbet içerisinde bulunan türbenin bakımı ile ilgili ailenin kaldığı alandır. Hani Kah’ın boyu 22 metre eni 15 metre civarında, Tek katlı olarak inşa edilmiş. Geniş bir avlusunun son bölümü mihraplı mescidi dikkat çekmekte. Avlunun her iki yanında beşik tonozlu odalar bulunmakta. Külliyenin öteki unsurundan birisi de, eyvan biçiminde ki iki türbe bulunmakta. Türbenin alt tarafında bir mumyalık mahzeni, bunun hemen üstünde ise iki tarafı kesme taştan yapılmış merdivenler Mescidi Türbe bulunmakta.

Lütfen geçmişimize sahip çıkalım.

Unutmayın ki bizlerde bu dünyadan geçeceğiz. Adınıza yakışır çalışmalar ise hep kalacaktır.

Türk Mustafa

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER