Homo sapiens/akıllı insan dediğimiz günümüz modern insanının yaşam biçimi başlangıçtan günümüze değin çağlar boyunca birçok kez değişmiştir. İnançları, yaşam mekanları, kullandığı ev ve mutfak eşyaları, taşıtları, saç biçimleri, giysileri, takıları, vs. Değişmeyen kimi şeylerde de vardır. Örneğin, sevgi, beğenme, öfke, kötülüklere karşı çıkma gibi. Sevgi ilk insanımsı yaratıklar olan Neandertaller’den günümüze değin hiç değişmemiş, hiçbir evreden geçmemiştir. Mağara yaşamındaki karşı cinslerin birbirine olan sevgisi, ailelerine olan sevgileri aynen günümüzde devam ettiğinden eminim. İnsanoğlu her dönem sevgisini, yaşam tarzındaki aksaklıkları, siyasi ve dini olayları, kötülüklere karşı duyulan öfkeyi, görsel sanatlar yanında şiirle anlatmaya çalışmıştır. Bu yazımda bunlardan birkaç örnek sunmak istedim.
Mısırlı Rahip Ankhu 4000 yıl önce yazdığı şiirinde zamanının aksaklıklarını korkusuzca ve dürüstçe dile getirmektedir. Onun şiirini okuduğunuzda sanki günümüz için yazıldığını görecek ve “demek ki bir şey değişmemiş” diyeceksiniz.
DİN ADAMI ANKHU’NUN BOZUK DÜZENDEN YAKINMASI
Olup bitenler, çileden çıkarıyor insanı:
Memleket baştan başa azapla kıvranıyor,
Yıldan yıla büsbütün allak bullak…
Bir öncekini aratıyor her geçen yıl.
Kargaşalık var ülkede, yıkımın eşiğindeyiz.
Kapı dışarı ettiler adaleti,
Haksızlık kol geziyor hükümet çevrelerinde.
Tanrıların tasarıları karman çorman,
Tanrı buyruklarına aldırış eden yok.
Memleketin durumu berbat,
Ne tarafa baksak çile,
Halk yas tutuyor kentlerde de taşrada da….
Millet yoksulluktan perişan,
İnsanlarda ne saygı kaldı ne sevgi.
Huzur sultanları bile ter ter tepiniyor.
Gün doğunca baş çeviriyoruz
Gece olanları görmemek için.
Olup bitenler çileden çıkarıyor insanı:
Dertler tümen tümen geliyor bugün.
Yarın ızdırapların seli kopup gelecek.
Memleket baştan başa tedirgin,
Ama ağzını açıp tek kelime söyleyen yok.
Masum insan kalmadı artık,
Herkesin işi gücü fesat.
Yürekler yas içinde tasa içinde.
Komut verenle komut alan bir örnek,
İkisinin de dünya umurunda değil.
Her sabah kalkar kalkmaz görüyoruz durumu,
Ama düzeltmek için çabaya girişmiyoruz.
Dün neyse bugün de o…
Miskinlik sinmiş insanların yüzüne,
Kimse laf anlamıyor,
Anlayıp kızanlar bile dilini tutuyor.
Yaman bir acıyla kıvranıyorum durmadan:
Yoksullar zengin karşısında güçsüz…
Ne acıklı bunu görüp de haykırmamak.
Ama anlamayanlara dil dökmek daha acı,
İnsan sesini yükseltmeye görsün,
Başlıyor gerçekleri bilmeyenlerin öfkesi.
Bugünlerde herkes sırf kendini dinliyor;
Kendinden başkasına inanan yok.
Hiç ilişki kalmadı gerçekle söz arasında.
MÖ 565-473 yılları arasında yaşayan Kolophonlu (İzmir-Değirmendere) Ksenophanes, 2500 yıl önce büyük bir cesaretle o dönemin inancı paganizme (putperestlik) karşı çıkarak dönemin inançları ile adete alay etmiştir.
TANRILAR BİZE BENZER
İnsan kendi eliyle yarattı tanrılarını;
Kendi bedenini, sesini, giysilerini
Verdi onlara.
Beygirin, aslanın, koca öküzün
Eli resme, heykele yatkın olsa
At tanrısını at biçiminde yapar,
Aslan kendi biçiminde…
Öküzün tanrısı öküz biçiminde olur.
Habeşler diyor ki bizim tanrıların
Burunları basıktır, derileri kara.
Trakyalılar diyor ki bizim tanrıların
Saçı kırmızı, gözleri ela.
Batı Anadolu kıyı kentlerinden Teos’ta (Sığacık/İzmir) doğan ünlü ozan Anakreon (MÖ 580-570) insan yaşamının bir bölümünü aşağıdaki şiirde ne güzel anlatmıştır.
İHTİYARLIK
Çoktan kırlaştı şakaklarım,
ağardı saçlarım,
benimle değil artık tatlı gençlik,
dişlerim de döküldü.
Fazla zaman kalmadı tatlı yaşamdan.
Ağlıyorum bu yüzden
sık sık korkusuyla Tartaros’un.(tartaros yeraltı dünyasındaki cehennem)
Korkunçtur derinlikleri çünkü Hades’in,(Hades: Öteki dünya
oraya giden yol da zahmetli;
üstelik dönemez asla,
oraya giden bir daha.
MS 4. yy yaşayan Bizanslı Palladas, şiirinde Anadolu’nun o dönem kötü günlerini dile getirmektedir.
ANADOLU
Kötü günler yaşıyoruz;
Biz, Anadolu insanları.
Yaşam bir karabasan…
Yoksa biz, biz öldük de,
Yaşadığımızı mı sanıyoruz?
Şu 3000 yıllık Likya şiiri sanki biz arkeologlara bir mesaj gibidir.
Beni bulamazsan üzülme,
Eşyalarımı bulacaksın.
Kestiğim taşları, açtığım yolları,
İşlediğim heykelleri bulacaksın.
Ve göreceksin ki binlerce yıl öteden,
Parmak izlerimiz değecek birbirine.
Arkeolojik kazılarda binlerce yıl sonra bir esere ilk dokunan kişi olmanın heyecanını ki bunu defalarca yaşamış bir arkeolog olarak söylüyorum anlatılamaz. Gerçekten o anda o eseri yapan ya da koyan kişiye dokunduğunuzu hissedersiniz.
Sonuç olarak; insanoğlunun yaşamında her şey değişir de duygu ve düşünceleri ve insan olma özellikleri değişmez, yok olmaz. Bu özellikler kaybolduğunda bilin ki artık dünyayı robotlar yönetiyor olacaktır.
YORUMLAR