Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Nergiz Kılıç Savrık

İÇİNİZİ KARARTACAK GRİP BİLGİLERİ

Afyon’da da kime sorsak ya kendisi ya yakını griple boğuşuyor. Geçenlerde birisi şöyle diyordu: “Devlet Hastanesi Acil Servisi’ne gittim. Üç-dört gündür grip olduğumu belirtti, şikayetimi anlattım. Sağ olsun, ilgilendi, laf arasına da kendisinin de 15 gündür gripten kurtulamadığını sıkıştırdı.”

Hastası, doktoru, çocuğu, geni yaşlı yaşlısıyla grip salgınıyla boğuşuyoruz.

Yazının başlığında sözünü ettiğimiz “İçiniz karartacak grip bilgileri” bugüne ait değil. Tarihin derinliklerine bakarak, durumu kavramakta zorlanmayız.

Yunan doktor Hipokrat, ‘Salgınlar’ adlı altıncı kitabında gribe benzer belirtileri olan oldukça bulaşıcı bir hastalığı anlatıyor. Modern doktorlar bunun gribin (MÖ 412) ilk referansı olabileceğine inanıyor.

Ortaçağ’da ise grip olması muhtemel özellikle şiddetli salgınların kısmi bir listesi, 1510’da Afrika’dan geldiğine inanılan bir salgının ‘bir anda saldırarak tüm Avrupa’yı kasıp kavurduğu, bir aileyi kaçırmadan ve tek bir kişiyi bile kıtlaştırdığı’ bir salgını içermektedir (Beveridge, 1977 ).

1580’de Asya’da başka bir salgın başladı, ardından Afrika’ya, Avrupa’ya ve hatta Amerika’ya yayıldı (okyanusun aşılması 6 hafta sürmesine rağmen). O kadar şiddetliydi ki, ‘altı hafta içinde neredeyse tüm Avrupa uluslarını etkiledi; aralarından neredeyse yirmi milyon kişi hastalıktan kurtulamadı. 1688’de grip İngiltere, İrlanda ve Virginia’yı vurdu; tüm bu yerlerde ‘insanlar vebadaymış gibi boyanıyordu’ (Duffy, 1953 ). Mutasyona uğramış veya yeni bir virüs, 1693’te Avrupa ve Amerika’yı ve 1699’da Massachusetts’i yeniden rahatsız etmeye devam etti. ‘Hastalık neredeyse tüm ailelere yayıldı. Çok azı ya da hiç kaçamadı ve birçoğu özellikle Boston’da boyandı ve bazıları tuhaf ya da olağandışı bir şekilde boyandı, bazı ailelerde hepsi birlikte hastaydı, bazı kasabalarda neredeyse hepsi hastaydı, bu yüzden hastalık zamanıydı” (Pettit, 1976) ).

1847 ve 1848’de Londra’da gripten ölenlerin sayısı, 1832’deki korkunç kolera salgınından ölenlerden daha fazlaydı. 1889 ve 1890’da, dünya çapında büyük ve şiddetli bir salgın yeniden ortaya çıktı (Beveridge, 1977 ).

Geçen yüz yılın başlarında grip iki kez pandemik boyutlara ulaştı. Bilim, gribin yeniden ortaya çıkacağını tahmin edecek kadar gelişmişti, ancak 1918 (H1N1) salgınının yıkıcı etkisini hafifletme konusunda büyük ölçüde güçsüzdü. O zamandan beri insanlık hastalığa karşı birçok avantaj elde etti: daha iyi tanımlanmış üç pandemi deneyimi (1918, 1957 ve 1968); grip virüsleri hakkında bilgi, enfeksiyonu önlemek (engellemese bile) için aşı ve antiviral ilaç tasarlama ve üretme kapasitesi; ve bir gün virülans üreten viral bileşenlerin yerini tespit edebilecek ve böylece daha etkili aşılar ve ilaçlar için hedefleri belirleyebilecek moleküler teknoloji.

Dikkat ederseniz, Covid-19’u saymadım bile, çünkü bazı açıklamalara göre, bu salgını henüz geride bırakmış değiliz. Küresel seyahatin hızının ve sıklığındaki artış salgınların yayılmasına katkıda bulunduğunun altınız çizelim.

Grip ve grip salgını konusunda geçmiş salgınlardan öğrenilecek hâlâ çok şey var. İspanyol gribi ya da açık adıyla İspanyol nezlesi, 1918-1920 yılları arasında H1N1 (bildiğiniz domuz gribi) virüsünün ölümcül bir alt türünün yol açtığı grip salgınıdır. İspanyol gribi, 500 milyondan fazla kişiye bulaşması sonucu 18 ay içinde 50 milyon dolayında insanın ölümüne sebep olarak insanlık tarihinde bilinen en büyük salgınlardan biri olmuştur.

Bu ölümcül viral türün epidemiyolojisini ve semptomolojisini, önleme ve tedaviye yönelik sınırlı çabaları ve bunun sonucunda ortaya çıkan sosyal bozulmayı ve bunun kamu görevlileri ve medyanın eylemleriyle daha da kötüleşmesini anlatıyor.

Ne var ki tedavi çabalarıyla birlikte, önleyici sağlık adımı olarak aşı çalışmaları da her zaman büyük bir arayışın öznesi oldu.

1933’te Londra’daki Ulusal Tıbbi Araştırma Enstitüsü’ndeki bilim adamları, influenza A virüsünü enfekte insan hastaların burun salgılarından izole ettiler. Bu keşif, 1930’ların sonlarında ve 1940’lardainaktif aşıların geliştirilmesine yol açacaktı.

(Devam edeceğiz)

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER