Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Hamza Yılmaz

AŞIRI YAĞIŞ VE AKIŞLAR

 

Hızlı kentsel genişleme, ekonomik gelişme ve nüfus artışı, başta sel olmak üzere doğal afetlere maruz kalan alanların artmasına önemli ölçüde katkıda bulunmaktadır. İnsan faaliyetlerine ek olarak hidrolojik ve meteorolojik aşırılıkların bir araya gelmesinin bir sonucu olarak özellikle alt yapısı güçlü olmayan şehirler ciddi tehlike altındadır. Aşırı yağış ve akışlar ve taşkın alanlarındaki gayri resmi kentsel yayılma, kentsel sel riskini artırır. Genellikle, kırsal alanlardan kentsel alanlara veya kentsel alanlarda hareket eden insanlar, sele eğilimli alanlara yerleşirler. Sel karşı önlemlerinin yokluğu, bu bölgelerde yaşayanların savunmasızlığında artışa neden olabilir. Arazi kullanımı değişiklikleri, yüzey akışını artıran ve drenaj sistemlerini aşırı yükleyen toprakların geçirgenliğini azaltabilir; sonuç olarak, sel riski artabilir.

Kentsel gelişim ve maruz kalma

Özellikle güvenli olmayan alanlarda kentsel yoksulların marjinalleşmesiyle birlikte, yüksek tehlike altındaki bölgelerde artan insan ve varlık yoğunluğu, maruz kalmaya neden oluyor. Bu aynı zamanda afetlerin daha fazla kent sakinini etkilediği ve istihdam, barınma ve yollar, elektrik ve su kaynakları gibi kritik altyapılar için giderek daha zararlı sonuçlar doğurduğu anlamına geliyor. Şehir genişlemesinin ekonomik veya politik nedenleri genellikle risk değerlendirmelerinden daha ağır basar.

 Kentsel gelişim ve kırılganlık

Yatırım kararlarında afet riskinin nadiren dikkate alınması da dahil olmak üzere, mevcut kentsel planlama ve geliştirmenin kırılganlığı artıran çok sayıda özelliği vardır. Zayıf düzenleme, örneğin bina yönetmeliklerinin uygulanmaması, planlama izni ve düzenleyici yatırımlar, genellikle yolsuzlukla bağlantılı olarak, riskin inşaat şirketlerinden binalarda yaşayan ve çalışanlara aktarılmasına izin verir. Tipik olarak yoksulluk içinde yaşayan en savunmasız gruplar, güvenli olmayan (gayri resmi) yerlere yerleşme ve ev inşa etme eğilimindedir ve yeterli altyapı ve kritik hizmetlerden yoksundur. Kent yoksulları, kentlerdeki konumları ve güvenilir temel hizmetlerin eksikliği nedeniyle iklim değişikliğine ve doğal tehlikelere karşı özellikle savunmasızdır.

Yeni Yoğun Risk Kalıpları

Kentleşme, ekonomik büyümeyi yansıtır, bu nedenle hızlı kentsel gelişme, tropikal siklon ve tsunami eğilimli kıyı şeritleri ve nehir havzaları dahil olmak üzere tehlikeli bölgelerde insan ve varlıkların yoğunlaşmasına katkıda bulunur. Ancak, ekonomik yatırımları başarılı bir şekilde çeken birçok şehir ve ülkede, afet riskinin azaltılmasına yönelik yatırımlar ve uygulama kapasiteleri çoğu zaman geride kalmıştır. Sonuç olarak, yeni yoğun risk kalıpları ortaya çıkmıştır.

Şehirler zenginleştikçe, altyapı ve hizmetlere yapılan yatırımlar kapsamlı riskleri azaltma eğilimindedir. Buna karşılık, çoğu düşük ve orta gelirli ülkede, kentsel gelişme, özellikle kayıt dışı yerleşimlerde, yüksek düzeyde çevresel bozulma ile birlikte hem kapsamlı hem de yoğun risk içeren yeni kalıpları yönlendiriyor. Bu ülkelerde kentsel gelişim, kentsel alanlara, altyapıya, hizmetlere ve güvenliğe eşit olmayan erişim ile karakterize edilen sosyal olarak ayrılmıştır. Özellikle düşük gelirli haneler, genellikle düşük arazi değerlerine sahip, yetersiz veya mevcut olmayan altyapı ve sosyal korumaya ve yüksek düzeyde çevresel bozulmaya sahip açıkta kalan alanları işgal etmeye zorlanmaktadır. Sonuç, mekansal ve sosyal olarak ayrılmış bir afet riski modelidir.

 

Kayıt Dışı Yerleşimlerdeki Büyüme

Tarihsel olarak, düşük ve orta gelirli ülkelerde kentsel büyümenin çoğu, arazi edinimi, inşaat ve altyapı temini gibi gayrı resmi mekanizmalar yoluyla gerçekleşmiştir. Hem kayıt dışı ekonomide hem de kayıt dışı yerleşimlerde kentsel kayıt dışılık, genellikle düşük ücret ve çevresel tehlikelere yüksek düzeyde maruz kalma ile ilişkilendirilir. Ölüm oranı ve yaygın riskler sonuç olarak orantısız bir şekilde düşük ve orta gelirli ülkelerde yoğunlaşmaktadır. Bununla birlikte, kayıt dışı sektördekilerin yaşam ve çalışma koşulları, kendilerini daha geniş yoksulluk ve eşitsizlik sorunlarını yansıtıyor. Benzer şekilde, kayıt dışı yerleşimlerdeki büyüme, bir şehrin nüfus artış hızıyla çok ilgili değil, bunun yerine yönetişim kalitesiyle ilgilidir.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER