EĞİTİM                           

Geçmiş yazılarımızda, eğitimde yardımcı personel ve güvenlik atanması ile kıyafet ve yardımcı kitap sorununa değinmiştik. Bu günde mülteci öğrencilerle oluşturulan kaynaştırma eğitimi, idari sorunlar ve özel okullardaki ücret politikasını inceleyeceğiz.

Kaynaştırma eğitimi, engelli ve normal çocukların eğitsel ve sosyal yönden bütünleşmelerini sağlama işlemidir.

Mülteci çocuklarla yapılan karma eğitimin amacı Türk vatandaşı yetiştirmek mi? Yoksa çocukların eğitim süreçlerine devam etmesi midir? Belli mahallelerdeki okullarda sınıf çoğunluğunun mülteci çocuklardan oluşmasıyla sınıftaki Türk çocukların seviyeleri düşüş göstermiştir. Amacımız mülteci çocukların eğitimi ise özel sınıflar oluşturulabilir. Bu sınıflarda hem Türkçe eğitimi hem de ders programları sınıf düzeyine göre yürütülebilir. Kaynaştırma sosyal programlarla yapılarak, velilerin mülteci tepkisi de ortadan kalkmış olur. Böylece Türk öğrencilerin eğitim seviyesi de düşmemiş olur. Belli çevrelere bu düşüncemiz ırkçılık gibi gelebilir. Milli olmak bize bu düşüncemizi dile getirmeyi zorunlu kılmıştır. Biz bu toprakları kanlarıyla sulayarak vatan yapan ecdadımızın çocuklarıyız ve bu ülkeyi her türlü tehlikeden korumakla sorumluyuz. Biz bu kaynaştırma eğitiminden zarar gördüğümüze inanarak bu düşüncemizi dile getiriyoruz.

Mülteci öğrenci en iyi eğitimi almalı, Türkçeyi en iyi şekilde öğrenmelidir. Kaynaştırma başka yol ve yöntemlerle yapılarak, toplumsal barışın oluşturulması daha kolay sağlanabilir.

Okullardaki idari sorunlar yönetici atamalarında liyakat kurallarına uyulmamasından kaynaklanmaktadır.  Yönetici ve idareci arasında anlayış farkı vardır. İdareci kendisine çizilen alanda verilen talimatları yerine getirir. Yönetici ise verilen talimatla değil görevinin gerektiği şeyleri yapar. İdareci verilen sınır içinde kalır. Yönetici sınırlar ve kalıplar içinde kalmaz başarı için gerekli şeyleri inisiyatif kullanarak yapar. İdareci kurallarla uğraşarak tek başına başarılı olmaya çalışır, çok çalışıyor olmasına rağmen başarısız olur. Yönetici ise beraber çalıştığı insanlara, yetki verir, sorumluluk verir, işlerin takipçisi olur, sıkıntı yaşayanlara bilgi ve tecrübesiyle yardımcı olur. Sonunda başarı beklenir ve kazanan kurum olur.

Bu açıklamalar ışığında Milli Eğitim teşkilatında idareci ve yönetici olanların ayrımını vatandaşlarımız değerlendirecek. Teşkilatta yetki ve sorumluluk kullanılıyor mu? Yönetici başarının da, başarısızlığın da sorumluluğunu üstlenir. İlimizdeki genel başarısızlık ortada, öyleyse teşkilatta başta, çoğunlukla yöneticiler değil idareciler bulunmaktadır.                                                                                                               Burada amacımız, tanımdan ve il başarısızlığından yola çıkarak bir sonuca varmaktı. Yönetici atamalarında ki liyakat esasına uyulmamasının sonucu bu diyoruz.

Özel okullarda ücret politikası teşkilatın bir başka sorunudur. Çoğu eğitimcilerin sahibi olduğu özel okullar, dershaneler ve çocuk kulüplerinin kendi meslektaşlarını sömürdüklerine şahit olduk. Özel kurumlarda,  emekli olan ve kamuda başarısını kanıtlamış öğretmenlerin ücretlerinin iyi olduğu, bazı öğretmenlerin stajyer öğretmen adı altında asgari ücretten bile ucuza çalıştırıldığı görülmektedir. Bu sorun Milli Eğitim ve Sosyal Güvenlik kurumunu beraber ilgilendirmektedir. Öğretmenlik onuruna yakışmayan ücretleri,  öğretmene layık görenlerde eğitimciler. Bir eğitimci olarak benim de kabullenemediğim bu. Bu ücret sıkıntısının yaşanmasına şahit olan bir eğitimci olarak özellikle Milli Eğitimin bu konuda daha hassas davranması gerektiğini düşünüyorum.

Bu konuda yapılması gereken sendikalar yasasında değişiklik yapmaktır. Özel okul öğretmenlerinin de eğitim işkollarında ki sendikalara zorunlu üye olma şartının getirilmesiyle, oto kontrol sağlanmış olur. Sağlıklı ve mutlu kalın