Ruh sağlığı şehirciler için bir öncelik olmalıdır

Şehirde yaşayanların depresyon riski neredeyse yüzde 40, kaygı riski yüzde 20’den fazla ve kırsal kesimde yaşayanlara kıyasla şizofreni geliştirme riski iki katına çıkıyor.

Ruhsal bozukluklar, tüm dünyadaki hastalık yükünün yaklaşık yüzde 14’ünden sorumludur ve bulaşıcı olmayan diğer hastalıklardan daha fazla sakatlığa neden olurlar. Bu özellikle kentsel bağlamda önemlidir. Elbette, zihinsel bozuklukların nedenleri karmaşık olabilir, ancak bu, birçok fiziksel bozukluk için eşit derecede geçerlidir. Ve planlamacıların ve kentsel tasarımcıların zihinsel sıkıntıyı azaltmaya ve daha mutlu, daha sağlıklı şehirlere ulaşmaya yardımcı olmada oynayabilecekleri rollerin önemi giderek artmaktadır.

“Neden kentsel yaşam zihinsel sıkıntı ile ilişkilidir” sorusuna verilecek yanıt çok çeşitli olabilir. Peki, planlamacılar ve tasarımcılar kentsel tasarımda ruh sağlığını ele alacaklarsa nereden başlamalılar? Yanıtın bir bölümü, şehirlerde yaşayan insanların çeşitli akıl sağlığı sorunları açısından daha büyük risk altında olmasının nedenlerinin daha iyi anlaşılmasından gelebilir.

Katkıda bulunan dört ana faktör vardır: Önceden var olan risk faktörleri, eşitsizlikler, aşırı yük ve koruyucu faktörlerin kaybı.

Önceden Var Olan Risk Faktörleri

Akıl sağlığı sorunları yaşama riski yüksek olan birçok savunmasız insan, şehre çekilme eğilimindedir. Örneğin, mali sorunları olanlar konut, iş veya başka ekonomik fırsatlar arayışı içinde hareket edebilirler; zihinsel bozuklukları veya uyuşturucu bağımlılığı olan kişiler, yaşıtları veya sağlık ve sosyal destek arayışı içinde hareket edebilir; boşanmadan ölüme, göç veya sığınma talebinde bulunmaya kadar travmatik yaşam değişiklikleri yaşayan insanlar şehirlerde başvurabilir (veya yerleştirilebilir).

Eşitsizlikler

İkinci olarak, önceden var olan bu risk faktörlerine sahip olan insanlar genellikle şehirde çok büyük eşitsizliklerle karşılaşırlar. Bu, şehirde fiziksel ve psikolojik ayrışmaya yol açarak insanların benlik saygısını, aidiyet duygularını ve ruh sağlığını etkileyebilir. Araştırmacılar, özellikle ekonomik durum açısından bu etki üzerinde çalışmışlardır. Yoksul insanların ruh sağlığının, hem zengin insanlardan fiziksel olarak ayrı yerlerde yaşadıklarında hem de karma gelirli topluluklarda yaşadıklarında (zayıf kapı etkisi olarak bilinir) risk altında olduğunu buldular.

Bu eşitsizliğin ruh sağlığını etkilediği mekanizmalar hala tam olarak anlaşılamamıştır, ancak büyük olasılıkla adaletsizlik, sosyal aşağılık, umutsuzluk ve önyargı ve ayrımcılık deneyimlerine yol açabilen karşılaştırmalara maruz kalma nedeniyle yönlendirilmektedir; Araştırmalar, zihinsel sağlık üzerindeki olumsuz etkinin en çok genç erkek çocuklar için olabileceğini öne sürüyor.

Aşırı Yükleme

Üçüncüsü, şehir ezici uyarıcılar sağlayabilir. Yoğunluk, kalabalık, gürültü, kokular, manzaralar, kargaşa, kirlilik ve diğer faktörlerin yoğunluğu, insanları aşırı yüklenmiş hissettirmek için bir araya gelebilir. Bu, artan stresin bir sonucu olabilir, ayrıca insanları kendi özel alanlarına çekilmeye ve iyi zihinsel sağlığı geliştirebilecek sosyal bağlantıları reddetmeye teşvik edebilir.

Şehir yaşamı, doğaya erişimi azaltabilir, düzenli egzersizi azaltabilir ve şehre taşınan insanları yeni, güçlü ağlar kurmadan sosyal arkadaş ve aile ağlarından ayırabilir.

Koruyucu Faktörlerin Kaybı

Son olarak ve belki de kentsel tasarım fırsatları açısından en ilginç olanı şehir, vatandaşlarını, insanların ruh sağlığını korumalarına yardımcı olan koruyucu faktörlerden yoksun bırakıyor. Şehir yaşamı, doğaya erişimi azaltabilir, düzenli egzersizi azaltabilir ve şehre taşınan insanları yeni, güçlü ağlar kurmadan sosyal arkadaş ve aile ağlarından ayırabilir.

Şehirler boş zamanları, mahremiyeti ve güvenliği azaltabilir ve kalabalık, ışık ve gürültünün bir araya gelmesiyle uykuyu bile etkileyebilir. Kümülatif etki, birçoğu daha akıllı kentsel tasarımla kısmen ele alınabilecek zihinsel sağlık sorunları riskinde artış olabilir.